İçim içime sığmıyor terimi aslında mutluluk için kullanılır, bilirim. Ancak benim içimin içine sığmaması genelde ruhumun bana fazla gelmesinden kaynaklanır. İnsanların içleri içine sığmadığında ruhları dışarı fışkırır bunu da bilirim. Bende durum biraz daha farklı ilerliyor, benim ruhum ayaklarımdan yere dökülüyor. Çok nadir olur bu bana. İçimin içime sığmadığı durum... İçerim içerim, arkadaşlarımla birlikteyimdir eğlenirim, gülerim sızarım, geçer. Ancak bazen öyle bir an gelir ki, kendimi öldürmek için içerim. İşte o anlarda yazı yazdığımda içim içime sığmıyor demektir, ruhum ayaklarımdan aşağıya akıyor demektir...
Herkesin bir ilk aşk klişesi vardır, onu da bilirim. İlk aşk ömür boyu hatırlanır mı onu kestiremiyorum sadece. Üstünden yıllar, yıllar geçse de ben hala içip hüzünlendiğimde onu hatırlıyorum. O bu yazdıklarımı görse, egolarını tatmin edip başkalarına gösterip, bakın işte bana bu kadar aşık bir herif var diyecektir- ki yapmışlığı da vardır çokça kere...- Yazdıklarımla dalga geçecektir, hislerimi umursamayacaktır, belki de yazdıklarımı görse ilk aşkını hatırlayacaktır... Ancak bilemeyecektir ki onu kimse ben gbi sevmeyecek, kimse ben gibi putlaştırmayacak, kimsenin yıllar sonra ağlama sebebi olmayacak vesaire...
Güneş doğarken, benim kafam yüksek, ruhum alçakken eski dünyayı hatırlamışken... Ben güneşten nefret ettiğim için gece uyanık kalırken, ona zamanında güneşim dediğimden, her güneş doğması onu hatırlattığıından... Bir sürü zırva dolaşırken aklımda büyürken öğrendiğim en önemli şey şuydu, birini seversin, gerisini ona benzetmeye çalışırsın. Birini seversin, diğerleri gelip gider... Birini seversin, diğerleri sadece sende onu yaşatır... birini seversin, hepsi o olur, hepsi o...