Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

31 Mayıs 2011 Salı

Tıraş Olurken

Yüzüme dokunurdu elsa.
oturmuş ben kitap okumaya çalışırken
metroda seyrederken karşımda oturanları
denizden çıkmış rüzgarda üşürken
elsa yüzüme dokunurdu rahatsız olurdum ben

Tıraş olurken dün aynanın karşısında
aklıma geldi birden
duyar gibi oldum parmaklarını yüzümde
yanaklarımda
dudaklarımda
düşündüm de sonra
üç yıl olmuş;
o yüz başkayüzdü,
bu yüz başka.

Roni margulies

30 Mayıs 2011 Pazartesi

Eski sevgiliyi öldürmek...

Hatıralarını öptüm, okşadım birbir. Evde kapalı kaldım günlerce. Günlerce duvarlar bana baktı ben duvarlara. Duvarlar anlattı bana içimde ne var ne yoksa. Bazen gerekiyormuş böyle şizofrenik boşalımlar. Duygularını düşüncelerini, geleceğini, geçmişini, her şeyini tartıyor insan. Yağmurlar yağıyordu ben bunları yaparken. Yağmurları izlemedim. Sadece sesi vardı kulaklarımda. Belki bir yerde gök kuşağı çıkmıştır, birileri sevinmiştir diye düşündüm. Ben mutsuzdum bunları düşünürken.
O kadar derinlerdeymişsin ki çıkman günler aldı. İlk önce kendimle cebelleştim. Antidepresanlarımı içtim. Korkularımla yüzleştim. Ölmekten hiç korkmamışım ben meğer. Zamanında beni öldüren birileri zaten varmış meğer. O birileri arasında en büyük darbeyi vuran da senmişsin meğer...
"İnsanlık..." demiştim giderken; "İnsanlık öldü, beni öldürdüğün dakikadan itibaren." Seni bir köpekmişsin gibi sevseydim belki köpeklik ölürdü eski sevgili... Fark ettim ki, iyi ki insanmışsın gibi sevmişim seni...
Topladım neyin var neyin yoksa, onca yılda birbirimize aldığımız ufak tefek hediyelerle başladım. Hepsi tek tek canlandı gözümde. Birbirimize o hediyeleri verirken ki her an! İşte o anları öptüm. Ağlayamadım boğazım düğümlendi. Sakinleştirmek için sakinleştiricimi de içtim. Kalp atışlarım yavaşladı sonunda. Rahatladım biraz. Ardından birlikte gittiğimiz sinema biletlerini (ki hepsini saklamıştım). Birlikte yaptığımız alışverişlerin fişlerini. Birlikte gittiğimiz mekanlardan aldığım şekerleri (en çok buna sinir olurdun, hatıra olarak saklıyorum dediğimde bile umursamazdın.). Ufak bir kablo parçası, birlikte tamir ettiğimiz uzaktan kumandalı arabadan kalma. Ve buna benzer binbir ayrıntı... Hepsini topladım attım...
Hafızamı da atmayı başaracağım yakında biliyorum. Başaracağım ki, yeni aşklara yer açılsın... Yeni anılar yaratılsın... Geriye bir tek kalp kalıyor... Onu nasıl atacağım bilmiyorum...

28 Mayıs 2011 Cumartesi

Bu ülke beni seviyor mu? (Başıma gelen GASP ve tehtit olayının hikayesidir!)

Yaklaşık 3 gündür tehtit mesajları alıyorum... Mesajlar olduğu gibi aşağıda...




inanmıyorum sen bizim dershanede ki çocuk değilmisin ?


manisa da kac tane dershane vaR ! demek sen gaymişsin zaten dedikodun vardı ortamda.bomba dedikodu çıktı


vay be demek sen veriyon ! şüpheleniyorduk sen den zaten ..ama çok bilmiş ukala bir havan var ben çakallıyordum kesin bu ipne dıyordum şok oldum yaw..




ben sikiciyim tekkesi mekkesi yok bunun..siker geçerim


ama sana bir teklifim var eğer konuşmamı istemyrsan ders sırasında çıkıp tuvalette sana geçirmek isterım..Böylece seni gördüğümü unuturum susarım .


yusuf oldun hayırdır ? prfl sayfanı resmını çektim göstereceğim ?


sana zaman veriyorum haber et bakalım seni sikmek guzel olacak gibi yatakta nasılsın bakalım nasıl veriyorsun görelım




 herkesi gözünün içine ii bak acaba biliyorlarmı diye ...azap olmalı ne kötü deşifre etmek kendını kabak gbi resimlerini ulu orta açmak




Bunlar bana gayromeo adlı siteden gelen tehtit mesajlarıydı... Bunlara karşı herhangi bir yasal işlem başlatmadım, bugün başıma gelen olayı da anlattıktan sonra düşüncelerimi söyleyim.


İnternetten biriyle tanıştım, daha sonra beni arabasıyla aldı ve biyerlere gittik. Uzuuuun zamandır yazıştığım bir tipti. Yazışmaları da fena birine benzemiyordu. Kamera da açtık, bilmemne falan feşman her neyse. Arabada bir şeyler yaptıktan sonra, şehir merkezine dönerken telefonumu istedi. O anda sikildin oğlum dedim kendi kendime. Yapma! dedim. Telefonunu ver ya da seni şurada öldüreyim, cesedini atıveririm, ben yıllarca hapiste yattım, hiç koymaz bana bunlar! gibisinden laflar etmeye başladı. Ben sakince telefondan sim kartımı çıkardım, hafıza kartını çıkardım ve yaklaşık bir hafta önce aldığım telefonumu herifin eline verdim. O sırada canımı düşünmem daha mantıklıydı. Daha sonrasında ettiği lafları söylüyorum,
-eğer polise gidersen bu telefondan dolayı başıma bir bela gelirse, söylerim bu ibneydi götünü siktim telefonunu bana verdi çok memnun kalmış derim. Anne ve babanı da bulmak çok zor değil manisa göt kadar yer, gidip onlara da oğlunuz ibne götünü siktiriyor derim, sonra da seni gördüğüm yerde gebertirim.
Tamam dedim herhangi bir şey gelmeyecek, polise gitmeyeceğim!


İleride öğretmen olacağım arkadaşlar. Öğretmenlik mezunuyum fakat atanamadım. KPSS'ye çalışıyorum. Eğer bu tehtitlerden dolayı mahkemeye başvursam sicilime benim de eşcinsel olduğum işlenecek ve ileride mesleğimi yapamayacağım! Bunun dışında, aileme, dostlarıma bu durumlardan bahsedemiyorum. Can güvenliğim hiçbir şekilde yok! Beni koruyan bir yasa, kanun da yok! Ben Türkiye'yi çok seviyorum. Ülkeme aşığım. Mesleğimde de bir çok insandan daha başarılı olacağımı biliyorum. Fakat siz söyleyin, bu ülke beni, benim gibi eşcinsel arkadaşlarımı seviyor mu?

23 Mayıs 2011 Pazartesi

hanginiz hetero hanginiz homo?

Bu heteroseksüellere seksüel kimlikleri açıklamakta hep zorluk çekiyorum. Adama diyorum sen heteroseksüelsin, hayır diyor, o zaman nesin diyorum gay, biseksüel... Normalim işte! Ulan göt ben anormal miyim. Bana göre de ben normalim :) o zaman gelin şu meseleye bir açıklık getirelim sevgili heteroseksüellere bir açıklama yapalım.


Şimdi kuzucuklarım. 

Heteroseksüel: kadınla yatan erkek, erkekle yatan kadın... Kısaca böyle açıklanabilir. Açıkçası karşı cinsi arzulayan, onlarla birlikte olan kişiye deniyor. 

Eşcinsel, homoseksüel: Kendi cinsiyle ilişkiye giren kişilere verilen isimdir. Yani erkek erkekle, kadın kadınla. Erkek olanına bizim ülkemizde yoğunlukla gay deniyor kadın olanınaysa lezbiyen. Fakat avrupa ülkelerinde genel isim gay!

Biseksüel: Her iki cinsle de ilişkiye giren kişiye verilen isimdir. Yani bir adam hem adamla hem kadınla birlikte olmaktan hoşlanıyorsa biseksüeldir. Ülkemizde bu kavram genelde pek karıştırılan bir kavramdır. Bulduğu deliğe giren asalak tiplere biseksüel falan denmez onlar bildiğin abazadır. Biseksüel kimliğinin kişiliğinin farkındadır ve iki cinsle de ilişkilerini adam akıllı sınırlar içinde yaşar.

Transeksüel: Penisini kestirmiş, tamamen kadın olmuş ya da vajinasının yerine penis ekletmiş tamamen erkek olmuş, kısacası tamamıyla cinsiyet değiştirmiş insana verilen isimdir. Transeksüellik ve travestilik bir tercih olmasına karşın eşcinsellik bir tercih değildir. 

Travesti: Penisi kesilmemiş fakat iki adet meme taktırmış iki cinsi de bedeninde barındıran insanlara denir. 

Dilim döndüğünce anlattım size kuzularım daha sonra fetişlerle de ilgili bilgi vereceğim ancak şimdi susma zamanı. Xoxo

21 Mayıs 2011 Cumartesi

Orda bir erkek var uzakta...

Ankara'nın TAŞ'ına bak, gözlerimin yaşına bak kuzucum. Burayı o kadar çok seviyorum ki anlatamam. Taş Taş heriflerle dolu. Fark ettiyseniz Taş kelimelerinin ilk harfleri de hep büyüktür :) Eh Ankara'ya has bir olaydır bu. Ben İzmir-Manisa arasında mekik dokuyan biri olarak ne İzmir, ne de Manisa gaylerini pek sevemedim. Kendileriyle pek sevişemedim de. Sikiştik ziyadesiyle. Ama Ankara öyle mi... Her gelişimde ayrılacağım gün hayatımın aşkını buluyorum burada... Tabi hayatımın aşkı olamıyor, son gün olduğundan hayatımın MSN zinciri oluyor desem daha doğru. Son bir senedir MSN kullanmayı da bıraktığımdan dolayı artık öyle bir olgu yok hayatımda.
Bu arada hemen bir çok kişiye hayatımın aşkı muamelesi yapabiliyorum. "Ayh kaç tane hayatın var ki pis şıllık!" diye bir soru soracak olursanız eğer, önceki hayatlarımda sürekli bakire olarak geldim öldüm, geldim öldüm... Bu Çember bu şekilde ilerledi gitti. Böylece içimde binlerce bakirenin kudurmuşluğu birikti durdu. Veeeee sonunda Tanrı dedi ki bari kadın halinle bulamıyorsun seni erkek yollayım! Erkek olarak geldim ve bu hayatımda mütevazi bir orospu oldum çıktım. Gördüğüm her erkek bu yüzden benim hayatımın aşkı; Orda bir erkek var uzakta, yatmasak da, yumulmasak da o erkek benim erkeğimdir! Tamaaaaamen klişe laflarımdan birini etmeden gitmeyeceğim! Ya erkek heteroseksüelse diyenler için; Heteroseksüel erkek yoktur! Benimle tanışmamış erkek vardır biblom! Yeter ki pençelerimi çıkartmayım, Lady Gaga Bad romance gibi oluveririm vallahi!


9 Mayıs 2011 Pazartesi

Bugünlerde hissedemiyorum; hissetsem de iyi hissedemiyorum...

Aslında hepimiz yapıyoruz bunu... Bana özel değil biliyorum. Hepimizin kendine göre acıları var ve biliyorum herkesin acısı kendine büyük. Herkesin aşkı en büyük aşktı, herkesin fakirliği büyüktü, herkesin arkadaşları kıymetliydi kazık yedi, hatta yenen en büyük kazık kendininkiydi...

Yaptığımızsa bir şekilde bunları bir perdeyle kapatmak. Kimisi tül perde kullanır bu sıkıntıları kapatmak için, hep gözünün önündedir geçmişte yaşananlar, her zaman hatırlar ve bununla sarsıla sarsıla atarlar adımlarını.

Kimisi de ben gibi kalın siyah perdelerle kapatır acılarını. Çünkü orada var olan acılar, sıkıntılar her gün görülebilecek şeyler değildir. Her gün onlarla birlikte yaşayabileceğiniz kederler değildir. Bu yüzden saklarsınız kenarda köşede. Orada olduğunu bilirsiniz fakat bakmazsınız, perdeyi kaldırmaya cesaret edemezsiniz. Gülümsemece oynamaya devam edersiniz bir şekilde. Ama öyle bir rüzgar eser ki onca zaman sonra, öyle bir an gelir ki, bütün o perde uçuverir...Uçan o perdeyle birlikte bütün o eski yaşanmışlıklar koca bir canavar gibi sizin üstünüze üstünüze gelir... Ya da kalabalık, karmaşık bir dolaptaki bütün eşyaların üstünüze yıkılması gibi de düşünebilirsiniz bunu. Tekrar perdeleri çekmek zor olur. Çok zor olur...

İşte öyle bir rüzgarda havalandığı zaman kalın perdelerim; Taşlaşıyorum, toplayamıyorum ortalığı, canavar bana zarar veremiyor ancak ben perdeyi de kapatamıyorum. Her şey ulu orta orada duruyor bir şekilde. Rüzgar ne zaman diner, ben ne zaman çözülürüm bilmiyorum. Uzun lafın kısası... Ben bugünlerde pek hissedemiyorum; Hissetsem de iyi hissedemiyorum...

Saygılar...

1 Mayıs 2011 Pazar

Uyanamamak!

Çok ama çok zor uyanan bir herifim, bu konuyla alakalı bir sürü anım var fakat en ilginç olanını anlatmak istedi canım.
Üniversitenin ikinci senesi ve yalnız yaşadığım dönemler. Bir pazar bütün evi tek başıma temizledim ki evim triblexti yani 3 katlı ve 7 odası olan bir evdi. bütün evi köşe bucak temizledim. Mutfak, banyo, tuvaletler, bütün odalar... Tek bir bulaşık dahi kalmamıştı mutfakta(bir öğrenci evinden beklenmeyecek performans inanın bana)... 
Ertesi gün uyandım, mutfağa bi gittim bi baktım her yerde ekmek kırıntısı var, bir sürü çay içilmiş bir sürü bulaşık falan. Allah dedim ben kafayı yemeye başlıyorum sonunda! Lan ben daha dün burayı temizlicem diye parçalandım. Götüm çıktı temizlik yaparken... Yeaaaaaaaa! diye kendi kendime ağlamak üzereyken en iyi fikrin okula gitmek olduğuna karar verdim ve kantinde oturan arkadaşlarımın yanına oturdum. Tam olayı anlatacaktım ki bizimkilerden biri "Abi nerde kaldın yaaa" dedi, "ne alaka lan!" deyivedim. "Abi bi saat önce gelcektin ya! banyoda öldün mü geberdin mi a.q." Dedi. "Lan oğlum ne alaka!" 

Meğer bizim tosunlar sabah bana gelmişler, ben bir güzel kalkmışım, birlikte kahvaltı yapmışım falan... Ondan sonra bunlar okula giderken hadi sen de gelmiyor musun demiş ben de bi duş alıp geliyorum demişim! Yemin ederim bir saniyesini hatırlıyorsam kolum kopsun! Hala hatırlamıyorum! 

Beni uyandı sanan sevgililerimle de başım dertteydi hep bu yüzden! Bir kere ALES kaçırmışlığım var! O uyanık olduğumu sandıkları sırada tecavüz etseler yine ruhum duymayacak anasını satayım! Bambaşka alemlerde gündüz rüyaları görüyorken, siz uyanabilenleri acaip kıskanıyorum haberiniz olsun! Bir de beni uyandı sananlara söylüyorum! Bana kahve içirin! Bilincim ancak o zaman yerine geliyor! 

Peki ben bu hikayeleri neden mi anlattım? Bu sabah kalkmış, Yol yapım çalışmasından dolayı arabamı başka yere park etmiş gelip uyumuşum! Pazartesi doktora gideceğim söz!