Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

31 Mayıs 2012 Perşembe

Sıçmak Özgürleşmektir...

Neler neler geliyor aklıma yazmak için bi bilseniz. Utanmasam, hani diyorum bende utanma falan pek yok, bu sefer de "Yok" diyorum, "Bunu yazsam kesin hepse atılırım ben!" ya da "Yakmayayım gençliğimi güzelliğimi hapiste bir ağanın, paşanın kapaması olmayım!". Malum olduğu üzere artık hemen her şeyi yapmak yasak, yanlış, her ne kadar Hükümet yasakları kaldırıyoruz dese de, kürtajıydı, internetiydi, alkolüydü, sigarasıydı, vesairesiydi derken bir nevi hooop kenarda köşede sıkışıp kalıyoruz. İnsanın benim etim ne budum ne diyesi geliyor. İşte vaziyet böyle olunca kenarda köşede kalmış saçma sapan konuları konuşurken buluyorum kendimi. Yok yok siyaset konuşmayacağım, yok, yasakları da konuşmayacağım... O zaman ne konuşsam ne konuşsam derken geçen gün arkadaşlarla oturmuş -kafalarımız azcık güzel ama sadece azzzzcık- Alafranga tuvalet mi, alaturka tuvalet mi daha rahat derken buluyoruz kendimizi.

Bu konuda ben alaturkayı savunanlardanım. Halkımızın işeme sıçma konusunda oldukça yaratıcı çözümler bularak, alafranga tuvaletin üstüne tüneyerek sıçmasındansa, hem eski usül hem de kimsenin kıçının değmediği bir model olan alaturkayı daha işlevsel buluyorum. Üstelik işlem bittikten sonrası da rahat. Hayır saatlerce kalmıyorsanız eğer, ayak uyuşma durumu da söz konusu değil. Biz erkekler sürekli ayakta işediğimizden o etrafına sıçrayan çiş! Ayrıca sarhoş falan olduğumuzda kenarıda kalan kusmuklar! Mesela kızlar için de daha rahat! Uzun saçlı sarhoş kızlarımız sarhoş olup kusarken neden ergenler gibi saçını tutmak zorunda kalan bir arkadaşını madur etsin ki! Her yer açıkta işte!

Hatta ben milattan önce olduğu gibi, yan yana herkes sıçabilsin diyenlerdenim. Şimdi tuvalete giriyorsun, yok yellenirken ses duyulmasın yok bilmem ne olmasın diyerek suyu falan açma geyikleri. İyi de tuvalete giriyorsun, solaryuma değil arkadaşım. Orada yapılacak eylemler belli, neden kasıyorsun ki kendini. Eskiden ne güzelmiş yan yana oyuklar elin aristokratları oturup sıçarken felsefe yaparlarmış. Hem atasözümüz de dememiş mi, Türk'ün aklı ya sıçarken ya kaçarken diye... İşte, adamlar durumun farkında, onca felsefi akım hep sıçarken çıktı bence. İdealar dünyası gibi bir olgu gayette helada gelmiş olabilir Platon Ağabeyimizin aklına. Aksini iddia edebilecek olan varsa hodri meydan!


 Muhabbet de nereden nereye geldi daha fazla yazının içine sıçmadan ben konuyu bi toparlayım en iyisi. En eski sıçma yöntemleri en sağlıklı, en güzel, en rahat olanıdır. Elin sonradan sokma saçma sapan tuvalet adaplarını bırakalım, rahat sıçalım gitsin... XoXo....

Konuşmalar 2

+Peki ya yalnız ölmekten korkmuyor musun?

-Sen yanımdayken yalnız değil miyim sanıyorsun?

+Biri varsa yanında yalnız değilsindir!

-Tek bedende iki kişi taşımıyorsan, yalnızsındır.

+Biraz daha açar mısın?

-Tek doğar, tek ölürsün. Yanında herhangi kimsenin olması bir şeyi değiştirmez. Yanındaki seni asla sen gibi anlayamaz, bilemez. Doğumdan ölüme yan yana olsan dahi bireydir insan, birdir, tektir, tekildir. Biz dediğin zaman iki ayrı teklikten bahsediyorsundur. Asla ama asla bitmez yalnızlık. Çok kişilikli bir ruh hastası dahi tektir, yalnızdır. Kişiliklerinin birbirinden haberi yoktur.

+Ancak bu çok kötü bir şey.

-İyiliğin olmadığını da anlatabilirdim ancak senin hayal kırıklığıyla yaşamanı istemiyorum.

+Yani bana iyilik ediyorsun?

-Sadece kötülük etmiyorum.

+Bu da bir iyiliktir.

-Hayır, bu yokluktur. Sana kötülük etseydim var olan bir kavram olacaktı. Ancak şimdi sadece yokluk var.

+Zor değil mi böyle yaşamak?

-Zor.

+Peki neden kabul etmiyorsun diğer insanlar gibi?

-Ben de yalana inanmak isterdim ancak doğruyu bir kere gördüğü zaman insan, yeni yalanlar doğuramıyor, sadece yalan doğurma sancısı çekiyor.

+Eskileri düşün, sen de diğerleri gibi, şimdiye kadar inanmış tüm insanlık gibi... Cenneti düşün mesela, tinsel alana yoğunlaş.

-Bu dünyada yaşam var mı ki diğer dünyayı düşüneyim. Ten aşılabilir mi ki; tin'e kafes aşılmadan ulaşılabilir mi ki?

+Yapanlar var.

-Yaptıklarını sananlar var. Ancak ruh denen kavram-eğer varsa- ancak kafesinden çıktığı zaman dağılır, katre olarak kalmaz, parçası olur evrenin. Tıpkı balon gibi insanoğlu. Ancak patlayınca içindeki çıkar ortaya, karışır etrafa...

+Konuşmaya devam etmeyeceğim. Mazeret uydurmadan gidiyorum. 

- Peki.

                                                                                     22.04.2012 /Kars-Koğuş

30 Mayıs 2012 Çarşamba

Karanlık Çöktüğünde



Parmak uçlarına karanlık çökerdi bazen,
Duyarsızlaşırdı bu dünyaya. 
Sevişmeyi unuturdu benimle.
Bırakıp gidişlerinden ziyade, 
Geri dönüşleri öldürürdü beni.
Sadece nakaratı hatırlanan şarkılar gibiydi,
Giriş yok, sonuç yok...
Sadece en tutkulu anlar var, sonrası yok.

Parmak uçlarına karanlık çökerdi bazen,
Güneşim diyemez, susardım. 
Özlediğimi bilmezdi içindeyken.

29 Mayıs 2012 Salı

Konuşmalar 1

+Aşkla seks arasındaki bağıntı nedir?

-Aşk, seksi kapsar. Gönüle tabu işlemez. Tıpkı zihne zincir vurulamayacağı gibi. Kalp herkesi sevebilir; Kadın, erkek diye ayrım yapmaz. Herkes, herkese aşık olabilir. Ancak cinsellik herkesle yaşanamaz. Toplumun getirdiği ön yargılar bebeklikten itibaren beyne ilmik ilmik işlenir. Bu yüzden gönlün seçmek istediğini, toplum seçtirmez.


+Aşksız seks olmaz mı peki? 

-Mastürbasyon kadar sunî bir şey olsa da olur elbet.


+Peki ya tabuları yıkanlar? 

-İşte o zaman aşk ve seks eşit olur ancak bu söylediğin mikronlarla ölçülecek kadar düşük bir ihtimal.


+Temelde aşk ve seks aynı yani?

- Biri soyut birleşme, diğeri somut. Zaten somut olan toplum tarafından görülebildiği için tabulaşıyor ya. Soyut ancak somut bir imaja büründüğünde can buluyor. Tıpkı insan gibi, ruh denen şeyi -eğer varsa- göremiyor ve bilemiyoruz fakat canlı bir beden gördüğümüzde, onun bir ruha sahip olduğunu söylüyoruz. Gözle gördüğümüze inanma meylimiz ve zaafımız var.


+Soyut (aşk) olmadan somut birleşme (seks) sunî kalmaktan ibarettir diyorsun yani. 

-Ölü beden gibidir...