Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

14 Haziran 2011 Salı

-Hiç kendini kenara atılmış hissettin mi?

-Hiç kendini kenara atılmış hissettin mi?

İşte bu soruyla başladı, düşünmeye, sinirlenmeye, bir daha anlamayanlara bir şey anlatmama kararı almaya niyetlenmem. İlk anda tepkim, "Kimse bana o kadar sahip olmadı ki, kenara atabilsin!" oldu. Daha sonra tepkiler gelmeye başladı; "Hiç mi kendini yalnız hissetmiyorsun?","Ona sorarak hata yapıyorsun, nereden bilsin ki adamın felsefesine ters...", "Adam hayatı ciddiye almıyor ki, gülüp geçiyor.", "Götünden düşünme bir kere de"...

Son tepkiye verdiğim cevap atan şartelimin ve sonrasında kapatılan bir muhabbetin içimde devam etmeye başlamasıydı: "Götümden düşünseydim, sizlerle aynı fikirde olurduk."

Beni tanımayan insanların genelde düşündüğü şeydir bu, aslında alışmış olmam gerekiyordu fakat bazen sakin olamıyorum. Hayır, şımarık, gayriciddi, sulu bir insan değilim! Aslında hayatı ve yaşanmışlıkları o kadar çok önemsiyorum ki, kendime savunma mekanizması bile geliştirebiliyorum.
En güçsüz anlarımda en güçlü ben oluyorum, yanımda güçsüz biri varsa, ben daha güçlü durup ona da destek olmaya çalışıyorum. Ben o kadar ciddiye alıyorum ki hayatı, birinin beni kenara atmasına izin vermiyorum.

Yalnızlık, kendini değersiz hissetmek, birinin beni terk etmesiyle değil ancak ve ancak benim kendimi terk etmemle gün ışığına çıkacak bir olgudur. Sizlerin asıl bilmediği konu şu ki, aslında kimse yanınızda yok. Ayrılık bir şekilde geliyor ya irade içinde ya da irade dışında... Bu yüzden özde birine bağlarsanız yaşamınızı, boşa ipoteklemiş olursunuz. O gidecektir, geride yine siz kalacaksınızdır. Siz o gittiğinde yaşayamıyorsanız, biliniz ki hiçbir zaman güçlü olmamışsınızdır. Hayatı ciddiye almamışsınızdır. Hayatın "Doğum" kadar "Ölüm"ü de barındırdığını anlayamamak, ayrılıklara akıl sır erdirememek ancak insaniyete ait bir zaaftır.

Başkası gittiğinde yaşayamayacaksanız eğer, siz neden varsınız? Sizin hayattaki yeriniz ne? İşte bu yüzden yalnızlığı sevmemiz gerekmez mi? Mecburiyetten de olsa, alışmak gerekmez mi? Ancak bu şekilde var olmaz mıyız? Yarım elma olup diğer yarıyı aramaktansa tam elma olmak daha mantıklı değil mi?

Bütün söylediklerimden, asosyal olmayı, aşık olmamayı, biriyle olumlu ilişkiler kurmamayı çıkartıyorsanız da işin götünden düşünen tarafsınız. Benim söylemeye çalıştığım sadece hayatınızı bir diskin üzerindeki çizgilere benzetirseniz, ortada siz durun, oraya kimseyi almayın, bir sonraki halka da yer alsın en değer verdiğiniz kişiler. Kendinize ne kadar yer ayırırsınız orası beni ilgilendirmez elbet fakat kendi halkanızın içine birisini dahil ederseniz, o kişi gittiğinde kenara atılmış hissedersiniz.


İşte bu yüzden sizlerden farklı düşünüyorum çünkü siz gibi düşünenler hayatım boyunca bir tuğla verdi bana. Kimi kafama attı, kimi elimde bıraktı gitti... Ben de onlardan bir duvar ördüm. Duvarın arkasını göremediğiniz için, sizin söyledikleriniz ancak üstünü tekrar kapatacağım birer duvar yazısı olarak kalacaktır.

Saygılar...

2 yorum:

  1. O kadar mantıklı ki yazdıkların. Tam da şu sıralar ihtiyacım olan bir yaşam felsefesi. Ama niye ben mantığı geri planda tutuyorum? Neden gidenin ardından yas tutmaya devam ediyorum? Bunun sadece bana zararı oluğunu ve onun s.kinde bile olmayacağını bilirken neden aynı duygusal karanlığa hapsediyorum kendimi?? Dediğin gibi aslında ben hiç güçlü olmamışım. Sadece mış gibi yapmış durmuşum :(
    (reallife_06)

    YanıtlaSil