Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

9 Ağustos 2011 Salı

Hikayeden bir parça...



Ağladı dualar, ağladı sessizlik, ağladı sensizlik... Ağlarını ördüğünde kader -ki kaderin bir örümcek kadar başarılı olduğunu kimse iddia edemez- Sessizlik dolaşıyordu gökyüzünde... Bulutlar toplandı her yerde. Sanki gökyüzü, yer yüzüyle savaşıyordu. Bütün suyu kendinde saklıyordu gökyüzü.  Ağlasa barışacaklardı belki de... Olan arada kalanlara oldu. Bütün duyguları karıştı insanların, hayvanların, bitkilerin ve gözle görülmeyen bütün canlıların, Bütün arada kalmışların... Kendine çekti gökyüzü hepsini. Bir ağlasa, rahatlayacaktı, güneş tekrar yüzünü gösterecekti...
Kıskançlık zamanı geldiği zaman güneşi saklamak istedi bulutlarıyla... Güneş fazla aşık olmuştu yer yüzüne. Arada kalan gökyüzünü görmeden, bilmeden, görmezden gelerek. Katman katman geçmişti kavurmak için yeryüzünü... Herkes kutluyordu başlarda, ekinler çiçeklenmiş, insanlar mutlanmış, doğa ana analığı kadar kadınlığını hatırlamıştı. Gök yüzünü geçmişti katman katman haleler, kimse gökyüzünün farkında değildi. Herkes güneşe bakmaya çalışmıştı o günlerde. 
Çok kızdı buna, şimşekler yağdırıyordu kendi içinde. İnliyordu kocaman harflerle. İN-Lİ-YOR-DU... Nefes alamıyor, nefes aldırmıyordu. Çığlıklar atıyordu, dolmuştu, taşamıyordu. İçinde sakladı yeryüzündeki tüm suları. Bütün denizler çekildi, göller kurudu, barajlar boşaldı, çölde bir damla su vardıysa onu bile çekip aldı. 
Önce bitkiler isyan ettiler bu olana bitene. Kupkuru toprakta kalakalmışlardı. Havadaki nemi ememiyorlardı, kökleri boştu... Sonra hayvanlar isyan etmeye başladılar, her yere savruldular, çığlık çığlığa ortalığı birbirine kattılar... Sonra insanlar isyan ettiler. Kasvet yağıyordu, yağmur yağmıyordu... Bütün karanlıkla hepsi birbirine girmeye başladı, bir damla suya muhtaç kaldılar. Vücutlarından su gitmesin diye kendi atıklarını tükettiler... 
Bu böylece uzun günler boyunca devam etti. Gökyüzü bağırıyor, kızıyor, öfkeleniyor, rüzgarlar estiriyor, bulutları oradan oraya savuruyor, bir türlü içini dökemiyordu... İşte o anda bir adam, yalnızca bir adam gökyüzünün o haline aşık olmuştu. Sessizce yattı sararan çimlerde, izledi onu. Sonra kalktı ayağa ve seslendi, "Çok güzelsin" dedi, "hırçınsın, Ben sana böyle aşık oldum, öldüreceksen böyle kal sana aşkımdan öleyim..." 
O iniltiler arasında işitebildi gökyüzü... Seviliyordu, onun uğruna ölebilecek biri vardı. Bu kendi İkaros'u olabilirdi. Bir bulut indi aşağıya, "Seni yanıma alsam, benimle gelir misin?" dedi. Adam seve seve kabul etti. İşte o anda tutamadı kendini gökyüzü, bütün biriktirdiklerini dökülüverdi... Bu olurken bir yıldırım düştü adamın üstüne; Adam öldü, gökyüzüne karıştı... 
İnsanoğlu bu aşkı felaket diye andı, çok çabuk unuttu, onlar kavuşmuştu, gökten elma falan düşmedi...


2 yorum:

  1. Okudum hemen, zaten bekliyordum devamını...
    Çok başarılı, yani okurken öyle güzel betimlemeler yapmışsın ki ( doğru kelime betimleme mi bilmiyorum :P )gözümün önünde canlandı anlattıkların...
    Devam...devam...devam...
    (real_life_06)

    YanıtlaSil
  2. arasından bir parça sadece :) hikaye bambaşka bir şekilde ilerliyor kuzum ;)

    YanıtlaSil