Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

31 Temmuz 2012 Salı

Konuşmalar 9

+Sevmiyor musun artık beni?

-Seviyorum elbette ancak çok yaraladık birbirimizi. Gereğinden fazla acı vermeye başladı.

+Sevgi bunlara değmez mi?

-Sevginin kolları çok uzundur. Her noktasına dokunur insanın, aşk ise bambaşkadır. Kollardan oluşmaz, durmaz, her zerrende hissedersin aşkı. İlmik ilmik işler damarına, kanına, kalbine, her bir organına. Ben sana aşıktım. Lakin şimdi yalnızca seviyorum. Nasıl gitti benden, nasıl bu kadar incecik kaldı bilmiyorum fakat iplik iplik sevgi haline dönüştü sana hissetiklerim. Her noktama ulaşan birer iplik fakat her zerremde değil. Aşık olsaydım belki devam ederdi fakat şimdi bitmesi gerekiyor.

+Yani bir daha görüşmeyeceğimiz anlamına mı geliyor bu?

-Elbette ki değil. Sen ayrı aşka düşünce, ben ayrı aşka düşünce; O aşklar hayatımızdan gidince yeniden görüşebiliriz elbette. Ancak başka bir ilişkinin acısını çekerken sana arkadaşım gibi bakabileceğim.

+Ya hiç aşık olmazsak başkasına?

-O zaman daha uzun sürer elbette... Ancak bitti, lütfen anlayış göster gitmeme.

+Neden gidiyorsun ki? Ayrılığımız çok gereksiz.

-Gitmem gerek.

+Peki ya ben?

-Bencildir bitiren, umursamaz kalanı ancak kalandır gidene sebep. Şairin de dediği gibi, "Giden değil, kalandır terk eden; giden de bu yüzden gitmiştir zaten."

+Anlamıyorum bunu.

-Hoş kal.

20 Temmuz 2012 Cuma

Öğretmen olmaktan utanıyorum. Siz övünün büyüklerimiz...

2010 yılında Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Türkçe Öğretmenliği Bölümü'nden mezun oldum. Okul bittikten sonra İstanbul'da bir kaç yabancı öğrenci bulup onlara Türkçe Öğretmeye başladım. Saati 50 liradan ders veriyordum koşullarım iyi olmasa da kötü de değildi.

Askere gittim ve geldim. KPSS'nin ne kadar imkansız olduğu tüm halkımız tarafından malum. Hadi diyelim atandım. Hayatımın 5 yılını ülkenin olmadık yerlerinde geçirmek zorunda kalmak ayrı bir işkence, oralarda kalırken karşılaşacağım sorunlar daha ayrı bir işkence.... Diyelim aradan yıllar geçti ve ben büyük bir şehre yaklaşabildim. Bu sefer de verilen maaşla geçinmek imkansız.

Ben de Ankara'da iş aramaya başladım 15-20 tane dershaneye cv bıraktım. Yalan yanlış bilgiler yerine, adam akıllı yaptığım etkinlikleri yazdım. İşte şimdiye kadar gönüllü bir şekilde mültecilere Türkçe dersi verdiğimden, SBS öğrencilerine etütler yaptığımdan falan bahsettim.

Çağırılan yerlerden gelen teklifler malesef ki içler acısıydı. Bir Dershanede 1000 tl maaş teklif ettiler. Stajyerliğimin kalkmadığını bahane sürerek fiyat kırdılar. Bu stajyerlik safsatası sadece öğretmenlik mezunları için geçerli bir mazeret. Yani bir avukat olup da dershanede Anayasa dersi verseydim, benden stajyerlik istemeyeceklerdi. Ya da bölüm mezunu olsaydım da istemeyeceklerdi çünkü öğretmen olmayacaktım ve stajyerlik sorunum olmayacaktı. Stajyerlikten kasıt bir yıl maaşının düzenli olarak yatması sonucu MEB'in evet bu öğretmen olmuştur demesi. Mezun verdiği öğretmenlere güvenmeyen bir kurum tarafından bir sınır çizilmesi kadar beni sinir eden bir şey yok. Her neyse Bana 1000 lira teklif ettiler, ve yanında SSK bu da güzel! Çalışma koşullarına gelince günde 16 saat çalışacaksınız, yemek yol vesaire hepsi size ait, bir gün izinli olacaksınız fakat o gün içerisinde herhangi bir öğrenci etüt için geldiyse sizi işe çağırabileceğiz. Ebesininki!

Başka bir yerden yabancılar için Türkçe öğretimi konusunda çağrıldım ve saatine 13 tl teklif ettiler, yani aylık toplam gelirim, 104 lira! Yalnız 15 lira değil, 10 lira da değil, 13 lira! Ve saat başı öğrenciden alacakları fiyat 65 lira. Ha bir de sigorta da yapmayacaklar.

Başka bir dershane yine 1000 lira teklif etti, bizim bir de ebesinin taaa bilmem neresinde şubemiz var 3 gün orada 3 gün burada çalışacaksınız yani günlük yol paranız 8 lira olabilir ancak bunu maaşınızdan karşılayacaksınız ve yemek falan da vermeyeceğiz. Ha tabi günlük çalışma saatinizin 12-18 saat arası olacağını hatırlatmama gerek bile yok sanırım. Bir de ilk 3 ay gönüllü çalışmalısınız.


Anneme bunları söylediğimde, "Oğlum, dön. Burada tarlada çalışırsın. Irgatlara günlük 30 lira veriyorlardı geçen sene. Bu sene fiyatları 50 lira olmuştur. Okuduğun diplomayı da bu teklifi sunanların bir taraflarına sok!" dedi.


Evet, annemin sözlerinde hakkı var. Irgatlık benden daha az çalışarak daha fazla para kazandıran bir meslek. Üstelik yemek, ve yol masraflarını da karşılıyorlar.

Öğretmen olmaktan utanıyorum. Siz övünün büyüklerimiz...

16 Temmuz 2012 Pazartesi

Emanet sevgili...


Emanet aldım seni, 
Sevgilinden...
Bir gün bile değil, 
Bir kaç sigara, bir kaç bira,
bir kaç sevgi sözcüğü kadar. 

Emanet aldım seni, 
Sevgilinden...
Eğreti durmadım, 
her dokunuşu gerçek saydım. 
Kıskanmasın lütfen,
Bu kadar yalnızken ben, 
düşünemem onun keyfini. 

Emanet aldım, 
Emanet sevdim,
Hırpalamadım, yormadım.
Aldığım gibi iade ettim. 

Geriye sakladığım tek şey, 
bende hediye kalan öpüşmeler...

Doğdum da iyi mi oldu, diye düşünüyorum doğum günümde...


Sanırım iki yıl kadar önceydi. Eski sevgilim, geçmişe dair ne kadar travmam varsa bir kavga sırasında yüzüme vurup bütün güvenimi kaybetmişti. İki yıllık ilişki 5 dakikalık bir telefon konuşmasıyla bitivermişti. İşte o gün ağlamıştım bu şekilde. Yalnızdım, Teoman çalıyordu, ben içiyordum ve gözlerimden istemediğim halde süzülen gözyaşları.

Bugün benim doğum günüm. Ankara'dayım, yalnızım, evdeyim, içiyorum, kariyer net ve iş ilanlarına bakıyorum. İstemediğim halde gözyaşları süzülüyor gözümden. Sağolsun arkadaşlarım falan mesaj çekiyorlar, kimisi facebook'tan duvara yazma geyiğine girmesin diye duvarımı kapattım. Özelliği olsun da mesaj çeksinler diye. Evinde kaldığım arkadaşlarım şu anda Marmaris'te tatilde.

Bakıyorum ancak göremediğim bir yer var. Sakince izliyorum fakat fark edemiyorum... Hayatta bir şeyleri kaçırmışım ben. 26 yaşındayım. biliyorum kimilerine göre daha çok gencim, kimilerine göreyse olmuşum olanlardan. Hatta yaşı küçük, ancak çok olgunum bencilere göre daha doğmamış bile olabilirim. Sanırım en boktan doğum günüm.

Doğum günlerinde neden pasta falan geyğine girilir ki diye düşünüyorum daha önemli konuları düşünerek moralimi bozmamak için. Her kutlamayla ayrı bir hüzünleniyorum. Evet, siz hatırlıyorsunuz, ya zamanında aşık olduklarım? Hayatımı siktiklerim?

Dur! Doğum gününde neden pasta geyiklerine girilir ki? Ben pastayı hiç sevmem! Hayatım boyunca kışın doğmuş olanları kıskanmışımdır hep zaten. Benim doğum günümde herkes tatilde oluyor. İş ara, bulama... En son teklif, 3.5 ay para vermeyeceğiz, daha sonra 1000 liraya günde 12-16 saat arası seni sikeceğiz... Kabul ediyor musun? Hiç böyle sikilmemiştim a.q.

Şiiiişşşşt! Doğum gününde neden pasta geyiklerine girilir? Pasta dediğin aslında meyveli olursa yenebilir... Eski sevgilim yıllar önce doğum günümde bana bir hediye alıp, "Bu kadar işte kutlama, daha fazla bir şey bekleme" demişti. Ben aşıktım, beklememiştim. En azından yanımdaydı. Zaafım olan güvensizlik duygusunu tatmin ediyordu. Güzeldi, o zaman. Şimdi görebiliyorum ne kadar acınası bir halmiş meğer... 

Cidden pasta geyiği nedir a.q.? Nereden çıkmıştır, wikipedia'ya mı baksam ne? 

Olsun, varsın, bugün de böyle geçsin... Belki seneler sonra gülerim bugüne de geçmişe güldüğüm gibi... Hoş, nasıl gülüyorsam, orasını bir ben bilirim... 

Ben, sizin bildiğiniz Eştenselgünlük,  hayatı boyunca güçlüyü oynamış, yıllardır ağlamamış ben...

Doğdum da iyi mi oldu, diye düşünüyorum doğum günümde...

4 Temmuz 2012 Çarşamba

Konuşmalar 8 (Öpmeden gel, öpmeden git...)

-O kadar da masum uyumuyorsun aslında, rüya gördüğünü anlayabiliyorum gözlerinden. Bir gün gelecek bugün sevişirken birbirimize verdiğimiz bütün sözleri unutacağız. Ayrılacağız yani. Sen bir yabancı gibi öpeceksin beni, şimdiki gibi değil. Bu gözlerin, bana aşkla bakan gözlerin, belki nefret, belki arkadaş canlısı, belki de hatırlamaya çalışırcasına bakacak bana. Ellerin ellerimi ancak arkadaşça sıkacak, sevişirken tuttuğumuz gibi değil. Şimdiki gibi izlemeyeceğim ben de seni elbet. Saçını okşamayacağım şimdi yaptığım gibi. Benim gözlerim dolu dolu bakacak sana. Sen yabancı gibi öperken beni, ben koklayacağım seni. Şimdiki gibi tenin kokmayacak, sahte parfümlere bezenmiş olacaksın. Ben seni koklamak istemeyeceğim ayrıldıktan sonra. Şayet benim koku hafızam güçlüdür. Şu sen uyurken seninle konuştuğum saçma sapan an canlanacaktır gözümde. Üzüleceğimdir. Bu yüzden, Bir yabancıyı öperek selamladığın gibi öpeceksen beni, öpme... Öpmeden gel, öpmeden git... 


Bu konuşmayı bilmeyeceksin sen belki hayatının sonuna kadar. Belki de şimdi ben sadece uyuduğunu sanıyorumdur. Sen çaktırmadan dinliyorsundur. Bakma o kadar karamsar olduğuma, sen aydınlık yanımsın. Nice aydınlıklar geldi geçti yol kenarındaki lambalar misali. Sen de kalmayacaksın elbet. Sen de geçeceksin. Ben çorak arazilere döndüreceğim direksiyonumu. Daha fazla aydınlık istemeyeceğim. Yıldızlar yeter bana derken belki o gece öleceğim, belki güneş doğacak... 

Deliyim biraz biliyorum. Kıskancım da. İkisi zor, zor bir herifim ben. Sadece bilmeni isterim şimdi yanımda uyuyan küçük sevgilim. Zor olmak istemedim hiçbir zaman ya da seni üzmek... Çekmek zorunda olmadığını anladığın zaman, Bir yabancıyı öperek selamladığın gibi öpeceksin beni, öpme... Öpmeden gel, öpmeden git... 


Uyandığında, sen bu evden giderken sımsıkı sarılacağım sana, öpeceğim dudaklarından. Sen seni şimdi sevdiğim için yaptığımı sanacaksın, ben ileride özlediğimde yapamayacağım için yapacağım. Çünkü seni o sıralarda belki bir başkası sarıyor olacak. Hatta belki ben başkasına sarılıyor olacağım. Ancak şimdiki gibi olmayacak. Sen bunu bilmeyeceksin. 

Mutlu ol hep. Gerçekten sevdiğim için söylüyorum bunu. Biraz şüphem olsaydı sevgimden, bencil olur ve ayrıldıktan sonra üzülmeni isterdim. Yapmıyorum bunu. Yapamıyorum. Başkasıyla mutluluğunu gördüğümde mum gibi eriyeceğimi bildiğim halde yapamıyorum. 

Bittiğinde koklamak istemiyorum seni. Tek istediğim bu senden, Bir yabancıyı öperek selamladığın gibi öpeceksen beni, öpme... Öpmeden gel, öpmeden git... 

1 Temmuz 2012 Pazar

Bu hikayenin baş malı benim!

Yıl 2004/ 2. yarı

İstemediğim bir okula istemediğim bir bölüme ailem tarafından zorla gönderildim.

Yıl 2004/ 2. yarı

Dünya kadar derdim olduğuna inanan ben, intihar ettim. Oda arkadaşımın ishal olup geri dönmesi sayesinde kurtulup, bir hafta hastanede yattıktan sonra, boktan bir sebeple hayata yeniden bağlanmış oldum.

Yıl 2005

Kullandığım antidepresanlar yüzünden bütün derslerimden kaldım.

Yıl 2009

Antidepresan kullanmayı bıraktım, sevgili yaptım.

Yıl 2010

Sevgilim ben, sevgilimin bok arkadaşı ve sevgilisi hep birlikte mutlu rolü yapıp her buluşma sonrası kavga ettik.

Yıl 2010/ 2.çeyrek

Muhteşem dörtlü ve sevgilimin eski arkadaşları (yaklaşık 30 kişi) Eurovision izliyoruz. Sevgilimin bok arkadaşının sevgilisinden sevgilimin o 30 adamın 20'siyle yattığını öğreniyorum.

Yıl 2010/son çeyrek

Panik atak krizlerim artıyor antidepresana yeniden başlıyorum ve sevgilimden ayrılıyorum.

Yıl 2012/ 1. yarı

Askerlik yapıyorum.

Yıl 2012/ 30.06

Arkadaşlarımla Kuşadası tatilindeyim, her şey iyi hoş derken gay bara gittik. Yanımdaki arkadaşım sarhoş olup, beni bırakıp adamlarla takılmaya başladı. Bunlar normal şeyler, keyfimi kaçıramaz ancak her an kavga çıkarması riskine karşı kendimi hazırlıklı tutuyorum. Ayrıca cebindeki son kuruşa kadar alkole vereceğini bildiğimden yol parasını kenara ayırıyorum. İçkim ve ben bir yandan da gelip tanışmak isteyenler, eskiden tanıştığım arkadaşlarım onların yeni sevgilileri... Ben hepsinden ayrı bir köşeye çekilip sakin sakin sıkılırken gözüme biri takılıyor. O karanlıkta nasıl seçtiğime şaşırıyorum bir bakıyorum ki, (Eski) sevgilimin, arkadaşının sevgilisi... Muhteşem dörtlüden sevgilimin orospu olduğu gerçeğini gün yüzüne çıkartan insan evladı. Allaaaaaah'ıııımmmm nasıl sahte samimiyetle sarıldık birbirimize, nasıl sahte sahte konuştuk, nasıl mutlu geyikleri yaptık, nasıl amaaan boş ver eskileri falan dedik! Resmen kusmalık! Daha da beteri var. O adamı gören ben, o âna kadar canı sıkılan ben, bir göbek atmaya başlamışım, şarkılarla bi dans etmeye başlamışım sormayın!

Bana gelip de tanışmak isteyenlerin hepsiyle tek tek dans etmişim, kafam da güzel olmuş! Bilmediğim yabancı şarkılara ağız oynatarak eşlik etmeler falan. Daha fazla o rezalete dayanamayıp hepsini gülerek selamlayıp. O adama da "Canııııııııııım mutlaka görüşelim" diyerek çıktım bardan.

Gittim sahilde salak salak bir saat ağladım içerek. Neden ağladığımı da bilmiyorum. Eskiden GayRomeo'dan birinden mesaj gelsin diye bekleyen ben, şimdi kariyer.net'ten başvurduğum ilanlardan cevap gelmesini bekleyen benle ne kadar farklı.

Eskiden neşeli olan ben, şimdi neşeli olmaya çalıştığımda bile nasıl yavan, nasıl sahte olmuşum zamanla!

Yıl 2012 / 01.07

16 Temmuz doğum günüm. Büyük ihtimalle yalnız başıma olacağım. Ankara'da olacağım. İş ilanlarından gelmeyen cevaplarla oturup içeceğim. Facebook'tan doğum günü tarihimi değiştirmezsem en samimi arkadaşlarım bile aramak yerine duvarıma yazacaklar mal mal. Hepsini like edeceğim. Annem arayacak doğum günümü kutlayacak, babam alacak telefonu iş bulamadın mı hala, boşuna masrafsın bize diyecek, zaten bombok olan doğum günüm, 26 yaşına gireceğim gün, daha da salak bir hal alacak. İçip içip yalnız sızacağım. Bütün arkadaşlarım tatilde, aşık vesaire olacak... Ben bunların hiçbirine artık inanmıyor olacağım.

Evet bu hikayenin baş malı ben oldum, olacağım.