On dört saat uyuduktan sonra, uyandım. Yasak olduğu halde kayıtsız kalmamak adına haberleri açtım ve izlemeye başladım. Doğmadan öldürülen çocuğun hikayesini gördüm; siyaset üniversitelere girmesin diyen bir millet vekilinin, bunu bir üniversitede söylediğini gördüm; gördüm Allah gördüm... Niye uyandım lan ben dedim, gittim yattım. Uyumak ne mümkün? Kalktım çocuğu polis tarafından "öldürülen" annenin röportajını okudum. Oturdum, ağlamaya başladım. Küfretsem biliyorum ki bildiğim küfürler hafif gelecek. Bir şeyler yapmak istesem, parmak boyundaki yaşam için bu ülkeye gelecek olan çocuğu geri getirmeyecek...
Yaklaşık 8 aydır güçlü bir antidepresan kullanıyordum. Şimdi oturup düşünmeye başladım "neden?" diye... Gereğinden fazla mı empati kuruyorum bilmiyorum fakat, başkalarının başına gelen şeyler de beni çok yıpratıyor. Kendi başıma gelenleri saymakla bitmez... Sakin olmalıyım diyorum kendi kendime. Yeniden Saç kıran istemiyorsan, yeniden avuç avuç antidepresanlar istemiyorsan, yeniden toplumdan kaçmayı istemiyorsan, yeniden nefes alan bir ölü olmak istemiyorsan sakin olmak zorundasın diye telkin veriyorum.
Keşke yapabilsem. Şu anda tek düşündüğüm, Parmak çocuk bu dünyaya gelmediği için şanslı mıydı? Böyle bir dünyaya ben geldim de ne oldu? Bulabildiğim tek aptal teselli bu oluyor. Ama biliyorum ki herkesin yaşama hakkı vardır ve bunu bir "polis tekmesi" kimsenin elinden alamaz...
Sakin olmalıyım... 10, 9, 8, 7, 6, 5, 4, 3, 2, 1... Derin nefes al, ver... Çocuğun ölmesinden, kendin yaşadığın için utanma! bunu o polisin yapması gerekiyor... 10, 9, 8, 7, 6, 5, 4, 3, 2, 1... Derin nefes al, ver... Hayat devam ediyor, yaşayanlara...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder