+Ulaşılmaz mı olmak istiyorsun?
-Hayır, aslında ben hep olduğum yerdeyim. Bana ulaşmak isteyenler, hep benim onlara gitmemi istediğinden buluşamıyoruz bir türlü.
+Yani onların suçu?
-Suç mu? Benimle iletişime geçilmemesi suç değildir.
+Beğenilmek hoşuna gidiyor gördüğüm kadarıyla.
-Hayır.
+Peki ya neden bu kadar bakımlı, bu kadar şıksın? Bütün kıyafetlerin en pahalı marka...
-Belki klişe gelecek ancak ölürken güzel görünmek istiyorum. Belki de Azrail'e kur yapıyorum...
+Ölmek mi istiyorsun, yap öyleyse.
-İntihar mı etmemi öneriyorsun? Doğarken kendi irademle doğmadıysam, ölüm de irademle gelmemeli.
+Korkuyorsun yani?
-Hayır, sadece bekliyorum.
+Peki neden bekliyorsun, akışına bıraksana, geldiğinde seni bulsun.
-Omuzlarımda taşıdığım ten bir an'ın ağırlığı. Tıpkı taşıdıkça ağırlaşan pazar poşeti gibi, çekilmez bir hal alıyor zamanla.
+O an'ı merak ettim.
-Etme.
+Özel mi?
-Özel.
+Söz vermiştik hiçbir şey saklamayacağız diye.
-O an, yarama düzinelerce dikiş attım, iğnemde ipliğim bitene kadar. Daha sonrasında üstünü örttüm. Pansuman bile yapmadım. Şimdi ne durumda olduğunu görmek bana ağır gelecektir.
+Daha çok merak ettim.
-Sana yaralarımı göstermeyeceğim.
+Peki.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder