Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

6 Ağustos 2011 Cumartesi

Önsöz

(yazmaya başladığım hikayeye bir önsöz yazmak istedi canım ve yazdım. Şimdilik sadece önsöz var. Devamı ne kadar gelir ben de bilmiyorum. umarım beğenirsiniz. )


Önsöz


Birçok çocuğun aksine yarı şizofrenik bir çocukluğum olmadı. mesela bir hayali kahramanım yoktu. Onun yerine çoğunuzun hayal gücünün algılayamayacağı kadar geniş bir hayal gücüm vardı. İlk ve orta okul boyunca -ki bunlar daha sonradan birleştirilip ilköğretim oldu.- öğretmenlerimin hayal gücümü bastırmasına inatlaşmakla geçti. Ta ki o olaya kadar, o olay sonrasında kendimi kapatıp bir şekilde paylaşmadım kimseyle hayal gücümü. O olaydan sizlere bahsetmeyeceğim çünkü bana acımanızı vah vah, tüh tüh gibisinden laflar etmenizi istemiyorum. Çocukken benim hayal dünyamda yazdığım hikayelerin kahramanları olan köpeklerin soyisimleri vardı. Köpekler basit bir havlama yerine bir opera sanatçısı gibi şarkı söyleyebilirlerdi. Kendi dillerinde elbette. Biz insanlar bunları anlamazdık. Ya da ağaçların yaprakları sadece yeşil değildi rengarenkti fakat bu renkleri görebilmek için toprağı kazmanız gerekirdi çünkü ağaçların dalları aşağıya doğru büyürdü. Siz yukarı kısımda kalan ve elbette ki değişik renklerde olan kökleri dal sanıp şaşırırdınız. Böylece hiçbir ağacı meyve vermiyor sanıp taşlamanız da gerekmezdi. Sadece onların özüne inmeyi bilenler onların meyvelerini kullanabilirdi. Ve gayet tabii yağmur da su şeklinde yağmazdı. Eğer su olsaydı da rengarenk yağardı. Bu renkler binbir çeşitti. Fakat bu yağmur ancak yağmurdan ıslanmak isteyenleri ıslatırdı. Mesela yolda yürüyen bir adam gördüğünüzde, o adamın takım elbisesi hiçbir şekilde ıslanmamış olabilirdi. Adam yağmurun keyfinden ziyade elbisesini düşünüyorduysa o, onun sorunuydu.  Bütün bunların içinde geçtiği bir çok hikaye yazmıştım. "Kompozisyon" dersinde. Sürekli düşük notlar alıyordum. Nedenini merak edip öğretmenimin yanına gittiğimde kağıdımdaki her şeyin üstünün çizilmiş olduğunu görmüştüm. Köpeklerin soyisimleri olmazdı, soprano mırıldanmazlardı, ağaçlar yeşil olmak zorundaydı ve ters büyümezlerdi, yağmur elbette herkesi ıslatacaktı ve rengarenk yağması da neydi öyle! Renkli yağan tek yağmur ancak doğudan gelen ve içinde çamur barındıran bir yağmurdu ve sadece sarı olurdu, o yağdığı zaman da her taraf çamurlu olurdu. "MANTIKSAL HATALAR" demişti öğretmenim. Anlayamamıştım. Mantığı ne ki bu olayın, ben hayal gücümün diliyle yazmayıp, Türkçe yazmıştım. Sırf öğretmenim anlayabilsin diye... Anlayamamıştı. 
Daha sonraları üniversiteyi kazandığımda Kaderin oyunu şeklinde Türkçe Öğretmenliği okudum. İşte o zaman anlamıştım öğretmenlerimin neden kalıplar içerisinde yaşadığını. Çünkü o fakültelerde bizlere de kalıp olmayı ve çocukları belli kalıplarda yetiştirmemizi öğretiyorlardı. 
Şimdi mezun olsam da öğretmen olmayı ve kalıp olmayı tercih edemiyorum. İçim elvermiyor. Bildiklerimi öğretemeyeceğimin farkında olduğumdan dolayı yapamıyorum bunu. 
Çocukluk yıllarımdaki bu ve buna benzer yüzlerce örnek şeklinde; öğretmenlerimin, ailemin, arkadaşlarımın dolu bir valizin ağzını kapatıp kalıplara sığdırmaya çalışmasıyla geçti. Daha önce de söylediğim gibi "o olaydan" sonra ben kendim kapattım o valizi. Pek kimselere anlatmadım. Sustum daha ziyade. Sizler gibi olmaya çalıştım. Sürüden biri olmak için yıllarca antidepresanlar kullandım. Şimdi antidepresanları bırakıyorum ve sizin sürünüzde çoban kaval çaldığında bale yapan kuzular olmadığını görebiliyorum. Bu beni üzüyor, gerçekten üzüyor. Ancak bunu siz fark etmedikçe benim yapabileceğim pek bir şey yok. Aynı zamanda normalliğime dönebilmek için kullandığım o ilaçları bırakınca, hayal gücüm o valizi parçalayıverdi ve içindeki güzel düşler bir konfeti gibi dağılmaya başladı. 
Bu konfetileri düzenleyip, tozlu ve artık rengarenk olmayan düşlerimi yıkayıp delilikle dahilik arasındaki o ince çizgide hafiften kurumaya bırakacağım. Ve işte biraz sonra sizlerin okumaya başlayacağı öykü bu iplere asılı, yıllarca bir valizin içinde insanlara ayak uydurmak uğruna kapalı kalmış hayal gücümün bir örneğidir. Umarım keyif alırsınız...


(Önsözlerin kitap bitiminde yazıldığını da biliyorum! O kalıbı da öğretmişti öğretmenlerim. Onu da yazmıyorum. )

3 yorum:

  1. Sen başkasın. Aylar önce farketmiştim bunu ve gün geçtikçe ve yazdıklarını okudukça haklı olduğumu görüyorum. Senin anlatacaklarını sabırsızlıkla bekliyorum. Kalıplardan sıyrılmaya çalışan biriyim belki de bundandır sana ve yazdıklarına olan ilgim. ''Çobanın kavalıyla bale yapan kuzular'' süpersin dostum ne diyeyim. Hadi göster bütün hayal gücünü artık...
    (reallife_06)

    YanıtlaSil
  2. Çok teşekkür ederim. Yorumların benim için de çok değerli bir türlü laflayamasak da :) oralarda bir yerlerde olduğunu bilmek huzur verici. Sağol.

    YanıtlaSil
  3. Biz eşcinseller olarak zaten belli kalıpların ve normların! dışındayız zaten. O yüzden gökten yağan yağmurun herkesi ıslatamayacağı ya da ağaçların sadece yeşil olmayacağı olayı bize daha normal ve kabul edilir gelir :)

    hoş çoğumuz biraz ağır olacak ama şizofrenik hayatlar yaşıyoruz zaten başkalarının istediği ve kendi istediğimiz...

    YanıtlaSil